Son
gönderilen küçük mutluluk gönderen
:dj_blacker
bence herkesin mutluluk derecesi farklıdır...
devamı
>>>
Son
gönderilen hayata dair yorum
gonderen : nergis
hayatta insanı insan olduğu için sevmek...devamı
>>>
Gelecek
Hafta Planları
25
karikatür eklenecek.
Tüm
Ziyaretçilerimize Haftanın Önerisi
Bütünailenize , eşinize ya da beraber yaşadığınız
insanlara , yani hayat koşuşturması içinde söylemeyi
unuttuğunuz insanlara "Ben
seni seviyorum , bunu bilmeni istedim "
deyiverin...
Ne arıyorsunuz ? GoTo
bulabilir!
Mükemmel
Test
John
Blanchard bankdan ayağa kalktı, askeri üniformasını düzeltti ve
ana terminale giden insan kalabalığını inceledi. Yüzünü değil
ama kalbini tanıdiğı ve üzerinde gül olan kızı aradı. Ona olan
ilgisi 13 ay önce Florida Kütüphanesi'nde başlamıştı. Raftan aldığı
bir kitabın içindeki yazılar değil ama kenarında gördüğü kurşun
kalemle yazılmış bir not onu etkilemişti. Yumuşak el yazısı düşünceli
bir ruhu ve akıllı bir zekayı yansıtıyordu. Kitabın ön yüzünde
ilk sahibinin adını farketmişti: Miss Hollis Maynell. Uzun zaman çaba
harcayarak adresini bulmuştu. New York'da yaşıyordu.
***
Ona kendini tanıtan
bir mektup yazdı ve yazışmayı teklif etti. Bir sonraki gün 2. Dünya
Savaşı'na katılmak üzere denize açılmıştı. Sonraki 1 ay ve 1 yıl
boyunca her ikisi de posta yoluyla birbirlerini daha iyi tanıdılar.
Her bir mektup, verimli bir tarlaya atılan tohum gibi, kalplerinde bir
aşk doğurdu. Blanchard bir resim göndermesini rica etti ama o göndermeyi
reddetti. Eğer gerçekten kendisi ile ilgileniyorsa, neye benzediğinin
önemli olmayacağını düşünmüştü. Avrupa'dan dönme vakti geldiğinde
ilk buluşmalarını kararlaştırdılar. "New York ana terminali,
saat 19.00. Beni üzerimdeki kırmızı gülden tanıyacaksın"
diye yazmıştı kız.
***
Terminale indiği
19.00'da kalbini çok sevdiği fakat yüzünü hiç görmediği kızı
arıyordu. Genç bir bayan kendisine doğru geliyordu. İnce ve uzun
boyluydu. Sarı saçları mükemmel kulaklarının arkasından dalgalar
halinde sırtına doğru uzanıyordu. Gözleri denizler gibi maviydi.
Dudaklarının ve çenesinin narin bir sertlği vardı ve soluk yeşil
elbisesi içerisinde canlanan ilkbahar gibiydi. Blanchard kızin gül taşıması
gerektiğini unutarak ona doğru hamle yaptığında kız dudaklarında
küçük fakat kışkırtıcı bir gülümsemeyle, "Benimle mi
geliyorsun denizci" diye mırıldandı. Tamamen iradesi dışında
ona doğru bir adım atan Blanchard o anda Hollis Maynell'i gördü.
***
Tam olarak kızın
arkasında duruyordu. Kırkbeş yaşını geçmiş, gri saçlarını yıpranmıs
bir şapkanın altına saklamıs bir kadındı. Şişmandı ve kaıin
bilekli ayakları alçak topuklu ayakkabılarının içine zor girmişti.
Yesil elbiseli kız ise hızlı bir şekilde uzaklaşıyordu. Kendini
ikiye bölünmüş gibi hissetti. Onu takip etme arzusu çok güçlüydü
ama ayni zamanda ruhuyla arkadaşlık etmiş ve destek vermiş kadına
karşı duyduğu özlem de çok derindi. O da tam karşısında
duruyordu. Soluk şişman suratı kibar ve duyguluydu. Gri gözleri sıcak
ve parıltılıydı. Lanchard tereddüt etmedi. Parmakları onu
kendisine tanıtan küçük mavi eski kitabi sıkıyordu. Bu aşk
olamazdı ama özel bir şey olabilirdi. Belki aşktan daha güzel bir
şey, mükemmel bir arkadaşlık olmalıydı bu.
***
Duyduğu hayal kırıklığınin
sesini boğmasına rağmen omuzlarını kaldırıp onu selamlayarak
kitabı uzattı ve, "Ben Lieutenant John Lanchard. Siz de Miss.
Maynell olmalisiniz. Sizi yemeğe davet edebilir miyim? dedi. Kadının
suratı toleranslı bir gülümseme ile genişledi ve "Bunun ne
anlama geldiğini bilmiyorum bayım" diye cevap vererek ekledi,
"Fakat demin yanından geçen yesil giysili kadın bu gülü yakama
takmam için ısrar etti ve eğer beni yemeğe davet edecek olursan
caddenin karşısındaki büyük restaurantta seni bekliyor olacağını
söyledi. Ayrıca
bunun bir test olduğunu da..."